Kantinlerde Su Kaç TL? Bir Şişe Suyun Etiketi Değil, Vicdanı Kaç TL?
Şunu en baştan açık konuşayım: Kantinlerde su kaç TL? sorusu, sadece bir fiyat araştırması değil; okul kültürümüzün, çocuk sağlığının ve kamusal sorumluluğun aynası. Ve evet, bu yazı tartışma çıkarsın istiyorum. Çünkü teneffüste su almak için sıraya giren bir çocuğun karşısına “lüks ürünmüş” gibi konumlanan bir etiket çıkıyorsa, burada konuşacak çok şey var.
“Kantinlerde su kaç TL?” sorusu neden bu kadar yakıcı?
Çünkü aynı şehirde, hatta yan yana okullarda, suyun fiyatı dramatik biçimde değişebiliyor. Bir yerde günlük harçlığın üçte biri, bir başka yerde tost fiyatına yaklaşan rakamlar… Peki bu dalgalanmayı ne belirliyor? Masraflar mı, markalar mı, yoksa denetimsizlik mi? En hassas tüketici grubunun çocuklar olduğu bir ortamda, suyu “kâr maksimizasyonu” denklemine kapatmak ne kadar meşru?
Şeffaflık: Fiyatı kim, neye göre belirliyor?
Kantinlerde su fiyatlandırması çoğu yerde “piyasa koşulları” diye genellenip geçiliyor. Oysa “piyasa” dediğimiz şey, tedarik sözleşmeleri, marka anlaşmaları, lojistik koşulları ve kantin ihale süreçlerinin toplamı. Hangi markayla anlaşma yapıldı? Raf yerleri nasıl belirlendi? Toplu alımda sağlanan iskonto etikete ne kadar yansıtılıyor? Bu soruların net yanıtı yoksa, fiyatın adil olduğuna nasıl ikna olacağız?
Pedagojik boyut: Suya erişim bir eğitim meselesidir
Susuz çocuk öğrenemez. Baş ağrısı, dikkat dağınıklığı, yorgunluk… Bunların önemli bir kısmı yetersiz su tüketimiyle ilişkilidir. “Kantinlerde su kaç TL?” aslında “Bu okulda sağlık öncelik mi?” demektir. Eğer su, çocukların günlük harçlığını zorlayan bir seviyedeyse, bu doğrudan eğitim kalitesiyle çelişir. Okul koridorlarında satılan suyun fiyatı, sınıfta öğrenilen her şey kadar önemlidir.
Çevre: Tek kullanımlık plastik paradoksu
Bir başka çelişki de çevresel maliyet. “Suyu pahalı sat, şişeyi çöp kutusuna at” döngüsü sürdürülebilir mi? Okullarda su sebilleri, yeniden doldurulabilir mataralara uygun istasyonlar, depozito sistemleri… Neden hâlâ istisna? Eğer fiyatı düşürmüyor ve şişelemede ısrar ediyorsak, aslında maliyeti sadece velilere değil, geleceğe yüklüyoruz.
Tartışmalı noktalar: Yüksek fiyat kimin tercihi?
Hadi provoke edici birkaç soru sorayım:
- Su fiyatı, kantinin toplam kârlılığını taşımak için mi şişiriliyor? Neden kârı abur cuburdan dengelemek yerine suya yüklüyoruz?
- Toplu alım iskontoları ve promosyonlar etikete ne kadar yansıyor? Yoksa “marka görünürlüğü” karşılığında fiyatlar mı esnetiliyor?
- Okul yönetimleri, tavan fiyat belirleme cesareti gösterebiliyor mu? “Serbest piyasa” demek, denetimsizlik midir?
- Su sebili ve doldurma istasyonu kurmak “zor” olduğu için mi pahalı şişe suya mahkûmuz, yoksa alışkanlıklarımızı değiştirmeye üşendiğimiz için mi?
Adil fiyatın ölçütleri: Sadece rakam değil, ilke
“Adil fiyat” dediğimizde kasıt, tek bir “TL” değeri değil. Adalet; şeffaf maliyet, kamusal sorumluluk, erişilebilirlik ve çevresel etki kriterlerinin birlikte gözetilmesidir. Bir okuldaki su fiyatı, şu sorulardan geçebilmeli:
- Toplu alım fiyatı + lojistik + makul işletme payı = Etikete ne kadar yansıdı?
- Raf kirası veya marka görünürlüğü anlaşmaları fiyatı yukarı itiyor mu?
- Su, kantinde “kâr kalemi” değil “kamusal hizmet” olarak ele alınıyor mu?
- Şişesiz altyapı (sebiller, filtreler, doldurma istasyonları) için yol haritası var mı?
Çözüm mü arıyoruz, bahane mi?
“Girdi maliyetleri arttı” demek kolay. Ama o girdi, çocukların günlük hidrasyon ihtiyacını karşılayan bir temel gereksinimse, orada piyasa söylemi tek başına gerekçe olamaz. Kantinler kâr eder; etsin. Ama suyun fiyatı, kâr stratejisinin çıpası olamaz. Burada kural şu olmalı: Su, erişim eşiğinin altında tutulur.
Politika önerileri: Basit, uygulanabilir, etkili
- Tavan fiyat ve şeffaf pano: Okul girişine, suyun maliyet kalemleri ve kâr marjı açıkça yazılsın. Her dönem güncellensin.
- Sebilsiz okul kalmasın: Yeniden doldurulabilir mataralar için standart içme suyu istasyonları kurulsun; bakım bütçesi yıllık plana girsin.
- Depozito veya iade sistemi: Şişeler okul içinde geri toplanıp indirim kuponuna dönsün.
- İhale şartnamesi: “Su, düşük kâr marjlı zorunlu ürün” maddesi şartnameye girsin; ihale puanlamasında çevresel kriterler ağır bassın.
Velilere çağrı
Çocuğunuz “Bugün su almadım” dediğinde, bunun sadece bir tercih olmadığını hatırlayın. Okul yönetimiyle görüşün, tavan fiyat ve sebil talep edin. Aile birlikleri bu konuda ses çıkarırsa, fiyat tabelası değişir.
Okul yönetimlerine çağrı
“Serbest piyasa” ardına saklanmayın. Suyun fiyatı, okulun değerler bildirgesidir. Şeffaflık panosu, tavan fiyat ve sebil altyapısı; üçlü bir standart olarak hayata geçirilmeli.
Kantin işletmecilerine çağrı
Su, sadakat yaratır. Erişilebilir fiyat ve sebil desteği, kantininize güven kazandırır. Kısa vadede marj küçülür gibi görünse de, uzun vadede müşteri memnuniyeti ve hacimle telafi olur.
Son söz: Etiketi değil, eşiği düşürün
Kantinlerde su kaç TL? sorusunun cevabı, tek bir rakamdan ibaret değil; bir okulun “öncelik listesi”dir. Çocuğun susuz kalmadığı, plastik yığınının artmadığı, fiyatın hesap verebilir olduğu bir düzen mümkün. Peki hazır mıyız şu soruyu yüksek sesle sormaya: Bir şişe suyu pahalı yapan, gerçekten su mu; yoksa bizim sessizliğimiz mi?